İsmail Pehlivan
Siyasi iktidar ve Diyanet ‘eğer İslam dinine mensup iseniz; Müslümanların ibadet yeri camidir.’ söyleminden vazgeçse de cemevlerini ibadethane olarak değil, ‘İslamın bir zenginliği olduğu’ için “İrfan Merkezi” olarak tanıyormuş. Siyasi erk, Kültür Bakanlığı bünyesinde kurulan Alevi Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı aracılığıyla Dedelere maaş verecekmiş. Cemevlerinin kısmi (su, elektrik, mefruşat, masa-sandalye) giderlerini karşılayacakmış ve hatta ‘Alevi Ansiklopedisi’ hazırlayacakmış. Yalnız hazırlayacakları bu ansiklopedinin yazı kadrosunda Alevi yazar ve araştırmacılarına yer vermeden, Sünni ilahiyatçılara yazdıracakmış.
Bu yol ve yöntemler, camiler ve Sünni din adamları gibi cemevleri ve Alevi Dedelerini de kontrol altına alınmasıyla Alevileri yedeğine almak ve asimile etme planının bir parçasıdır.
Alevilerin en temel taleplerinin başında demokratik ve laik bir Türkiye Cumhuriyeti gelir. Çünkü Alevilerin sorunları Türkiye’nin demokratik bir ülke olmayışından kaynaklanmaktadır.
Alevilerin içinde debelendiği sorunlar yumağı Alevi Dedelerine maaş vermekle çözülecek bir sorun değildir. Sorunun çözümü Türkiye Cumhuriyetinin din ve devlet ilişkilerinde konumlandığı yerdir. Çözüm devletin dinden elini çekmesiyle mümkün olacaktır. Çözüm yollarından biri de din ve inançların eğitim-öğretimi dahil, tüm işleyişinin sivil topluma bırakılmasıyla olacaktır.
Eğitimin dinselleştirilmesi de Alevilerin son yıllarda gündemine aldığı bir sorundur. Milli Eğitim Bakanlığı tarafından Alevi çocuklarına dayatılan Emevi İslam din eğitimi toplumda önemli ölçüde rahatsızlık yaratmaktadır.
Aleviler 2000’li yıllardan bu yana kimlik eksenli taleplerini daha yüksek sesle dile getirdiler. Alevilerin, en büyük beklentileri toplumsal barışın tesis edildiği bir Türkiye’dir.
Zira Aleviler toplumsal çatışmaların arttığı zamanlarda en çok huzursuz olan kesimlerden biridir. Böyle dönemlerde Aleviler, kendi varlıklarının çok zarar göreceği duygusuyla kırılganlıklar yaşamaktadırlar.
Bu yüzden toplumsal barış için atılan her adım, baskı ve zulümden bıkan Alevilerde karşılık bulmaktadır. Siyasi çalkantıların yoğunlaştığı zamanlarda ise Alevilerde tehdit algısının kuvvetlenmesine neden olmaktadır.
***
90’lı yılların başından itibaren Aleviler kamusal alanda daha görünür oldular. Dile getirdikleri talepler siyasi iktidarlar tarafından hep duymazdan gelindi. Bu dönemde Alevi örgütlülüğü kayda değer bir yapısallık da kazandı. Kamuoyunda bilinirliklerinin arttığı bu dönem, genellikle “Alevi uyanışı” olarak betimlenir.
Alevi toplumunun hareketliliğinin kitlesel bir boyuta ulaşması ve yaygınlaşmasının bir acı tecrübeye (1993 Sivas Madımak Katliamı) sonrasına denk gelmesi hiç te tesadüfü değildir. Bu kitlesel durum, tarihi süreç içerisinde hep katliamlara ve haksızlıklara maruz kalmış Aleviler artık ‘ben de varım ve bu ülkenin onurlu bir yurttaşıyım’ deme bilincine ulaşmasıyla gerçekleşti. ‘Ben de varım’ diyerek ayağa kalkan Aleviler, sonraki yıllarda ise örgütlenme ve kendi aralarında buluşma yoluyla kurumsallaştılar, ortak taleplerini oluşturdular.
Aleviler 2000’li yıllara gelindiğinde örgütlü ve kimlik eksenli mücadeleye hazır bir güç olduklarını gösterdiler. Bu dönemde inançsal çalışmalara ve örgütlenmeye öncelik verdiler. Alevilerin bu dönemde, örgütlenme, kurumsallaşma, inançsal yapıların kente entegre olması ve kimlik talepleri doğrultusunda önemli bir ilerleme kaydettiği söylenebilir.
***
Aleviler, kurumsallaşmayı önemsediler ve kısmen de başardılar. Sonraki yıllarda yönetici kadroların kariyerist tutumları görülmeye başlandı, toplumsal sorunlar ikincil olmaya başladı. (Özellikle siyasi partilerin operasyonları hiç durdurak bilmedi) Bu anlayış toplumsal birliği sekteye uğrattı. Cemevleri ve dernek başkanlarının üstenci bakışları toplumda büyük rahatsızlık yarattı. Cemevlerinde konumlandırılan Dedeler, Anadolu Alevi Ocak Dedeleri dışındaki bazı şahıslar oldu. Oysa Anadolu batıni felsefi öğretisi Ocak Sistemi temelinde inançsal kimliklerine bağlıdırlar. Alevi Ocak Sistemi içinde varolan Dedeler, bu insanlara engin gönüllü olmayı ‘incinsen de incitmeyi’ nakşetmiştir. Lakin kentlileşen Aleviler her geçen gün toplumsal faktörler nedeniyle önemli ölçüde değişime uğradı, hatta bazıları asimile olup inanç kurumlarından uzaklaştı.
***
Türkiye’de Aleviler Avrupa Birliği süreciyle yeni bir beklenti içine girdiler ve uyum yasalarının tezelden kabul edilip uygulanması için beklediler. Siyasi iktidarın ketum anlayışı bu beklentiyi suya düşürdü. Cemevleri ve zorunlu din dersleri konularında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) başvurmak zorunda bırakıldılar.
Aynı dönmede AKP iktidarının 2010’lu yılların başında gündeme getirdiği Alevi açılımları, Aleviler tarafından genellikle bir gaz alma operasyonu olarak ele alındı ve bir heyecan yaratmadı; dolayısıyla beklenti içinde olmadılar.
Aleviler tam da bu yıllarda kendi ibadet mekanlarını yapmaya büyük önem verdiler. İnanç mekanlarına en büyük gereksinim Hakk’a yürüyen canların cenaze erkanları sorunuydu. O yıllara kadar cenazesini camide kaldırmak zorunda kalan Aleviler, buralarda cami cemaati tarafından hakaretlere maruz kalıyorlardı. Dışlanmışlık duygusunun yarattığı kırılganlık Cemevlerinin yaygınlaşması, cem ve cenaze hizmetleri başta olmak üzere, toplumun ilgisini ve konsantrasyonunu Aleviliğin inançsal boyutlarına yöneltti.
2010’lu yılların ortalarında meydana gelen bombalı saldırılar, Cemevlerine yönelik saldırılar ve Alevi mahallerinde bazı evlerin çarpı ile işaretlenmesi, Aleviler arasında yaşam tehdidi kaygısını ortaya çıkardı.
Alevilerin temel talepleri, 2010’lu yıllara gelindiğinde daha rafine bir karakter kazandı. Cemevlerinin ibadethane olarak tanınması, zorunlu din derslerinin kaldırılması ve laiklik Aleviler arasında üzerinde uzlaşılan temel taleplere dönüştü. Bu taleplere, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın Sünni temelli işleyişinin değiştirilmesi de eklendi.
***
Son yıllardaki diğer önemli bir gelişme de Alevilerin kültürel genlerine işlemiş olan kaygılı ruh halinin tekrar geri dönmeye başlamış olmasıdır. Suriye’de, Suriyeli Alevilerin Türkiye Alevilerinden oldukça farklı bir sosyolojiye sahip olmalarına karşın, Suriye’yi ele geçiren HTŞ teröristlerinin gerçekleştirdiği katliamlar Anadolu Alevileri için de bir tehdit unsuru olduğu duygusunu kabarttı. Bundan dolayı Alevi kanaat önderleri ve aydınları bir sivil toplum inisiyatifi oluşturarak, uluslararası düzeyde kamuoyu yaratmaya başladılar.
More Stories
“VIP” minibüslerle kaçak göçmen taşımışlar!
Tartıştığı eşini başından vurarak öldürdü: Suriye’ye kaçmaya çalışırken yakalandı!
ABD’ye Türkçe deyişle yanıt verdi: İran Cumhurbaşkanı Pezeşkiyan’dan “namert” çıkışı